OSKAR" DİYE BİR BALIK...
Kemer’de bir tatil köyünün genel müdürü olduğum zamanlarda tesisin dalış okulu Halit hocamız tarafından işletilmekteydi..
Halit hoca birkaç senedir Oscar adını verdiği 5-6 kg.lık bir orfozu eğitmiş ve elinden kalamar yemeğe alıştırmıştı. “Oscar’ı görmeye gitmek” dalış severler için çok özel bir hale gelmişti.
Benim de birkaç defa şahit olduğum gibi Kemer burnu açıklarında 18-20 metre derinlikte Halit hocanın bıçağını kayalara vurmasıyla sesi duyan Oskar, sadık bir köpek gibi ortaya çıkar ve toplanmış turist dalgıçların önünde bin bir numara ile Halit hocanın torbasından çıkardığı kalamarları kapardı. O dalıştan çıkan turistlerin hayranlıklarını, mutluluklarını, verdikleri paranın karşılığını almış olduklarını yüzlerinden ve konuşmalarında anlamak mümkündü.
Oskar tam bir turizm askeri idi, 3-4 yıl Türk turizmine hizmet etti. Her sezon yüzlerce turisti ülkelerine unutulmaz anılarla yolladı. Sonra birden bire ortadan yok oldu.Muhtemelen geceleyin zıpkınla ve tüple dalan bir katilin rakı sofrasına bir gecelik meze oldu.Bilmeyenler için belirteyim; geceleyin balıklar dibe oturur ve üzerlerine gelen fener ışığında bile hiç kıpırdamazlar. Bu nedenle onları gece avlamak için zıpkın değil yemek çatalı bile kafidir. Bazı sportmen(?) balık adamlarımız da bunu bildiklerinden maharetlerini gece gösterirler. Su altı dünyasına tüp, zıpkın ve fenerle girmek, balığa hiçbir şans tanınmadığı için çok ayıptır ve sportmenliğe sığmaz, zaten birçok ülkede de yasaktır.
Oskar’ın acıklı hikayesinden yola çıkarak dalış turizminin önemine ve neler yapılabilir'e gelmek istiyorum..
Dünyada gittikçe yaygınlaşan ve popüler olan bir aktivite de dalıştır. Bir çok tropik ve subtropik ülke, dalış merkezleri nedeniyle turist çekmektedirler. Ancak bunların ortak özelliği dalışların sualtı milli parkı ilan edilmiş, avın ve demir atmanın, denizden herhangi bir şey çıkarmanın kesinlikle yasak olduğu bölgelerde yapılmasıdır. Çünkü doğal olarak, kilometrelerce yol yapıp avuç dolusu para ödemiş dalgıç, su altına indiği zaman tahrip edilmemiş bir sualtı dünyası ve soyu kurutulmamış canlı hayat görmek istemektedir. Bakanlığımızın yeni hazırlamış olduğu ’Turizm Stratejileri 2023’ taslağında her ne kadar dalış turizminin önemi vurgulanmışsa da (sadece Almanya’da 3 milyon sertifikalı dalgıç var) bu turizm çeşidi için somut bir öneri yoktur.
Unutmayalım ki, Türkiye’ye en çok turist yollayan ilk 10 ülkenin ya hiç denizi yoktur ya da dalışa müsait değildir.
Antalya’nın Tekirova beldesi açıklarındaki ‘Üç Adalar’ halen yörenin dalış cenneti durumundadır. Ancak bu cennetten su altı ve su üstü avcıları, gezi tekneleri, yatlar ve hatta dinamitle balık avlayanlarda faydalanmaktadır. Her sene binlerce defa demir atılmakta ve toplanmaktadır.
ÖNERİ:
1) Bölgenin 3 mil çapında milli park ilan edilmesi,
2) Her çeşit avın kesinlikle 12 ay yasak edilmesi
3) Su altı florasının tahribini önlemek için belirli noktalara tonoz ve ş amandıra yerleştirerek dalış teknelerinin bunlara bağlanması,
4) Çöp atılmasının, sintine basılmasının önlenmesi
Daha ileri aşamalarda ise:
5) Tekirova'da (adalar üzerinde değil) milli park istasyonu,
6) Sürat tekneli ve dalış bröveli görevliler,
7) Acil durumlar için basınç odası.