Hepimizin içinde sessiz, görünmez, ama derinlerde yankılanan korkularımız var. Hepimiz paranoyak mıyız? Elbette hayır. Sadece insanız. Kırılgan, şaşkın, ama bir o kadar da umut doluyuz ve insanız.
Bitmemiş heyecanlarımız, yarım kalmış işlerimiz,zamanın etkilerini taşıyan yanlışlarımız var.
Ve bütün bunların ortasında, içimize sinmeyen bir şey…Korkuyoruz.
Pırlanta menekşenin önüne geçiverdi dostlar ; doğruların yerini yanlışlar aldı, biz fark edinceye kadar da hızla yerleşiverdi hayatımıza. İçimizde, içimize sinmeyen bir şeyler var. Korkuyoruz.
Yolda yürürken tedirginiz; çünkü arkamızdan gelen ayak seslerinden korkuyoruz. Otobüse biniyoruz, yanımıza biri oturduğunda çantamızı diğer tarafa alıyoruz, gözümüzün ucuyla onu izliyoruz; çünkü bir şeylerimizi alacak diye ondan korkuyoruz. Kapımız çalıyor, gelen tanıdık değilse onunla konuşmaya korkuyoruz. Telefondaki ses aşina değilse, bize yanlış ve terbiyesizce sözler söyler diye onunla konuşmaya korkuyoruz.
Adaletin terazisinin dengesini yitirmesinden, adil olamamaktan, adil olunamamasından; endişe etsek de bunu dile getirmekten korkuyoruz.
Arkadaşımızla konuşurken, alınganlığı üstündeyse bize kırılır diye korkuyoruz. Bir sürü para verip aldığımız domatesi, salatayı, elmayı yerken; hormonluysa bize zarar verir diye yemekten korkuyoruz. Uyurken, acaba hava almak için açık bıraktığımız camdan içeri biri girer mi diye korkuyoruz. Kafamızı hiç kaldırmadan yürüyoruz çünkü yolda açılan bir çukuru fark etmezsek düşeriz diye korkuyoruz. Çoğumuz kilo alırım diye , kimilerimiz kilo veririm diye korkuyoruz. Kısacası korkuyoruz, korkuyoruz, korkuyoruz.
Ben de korkuyorum dostlar!
İçimizde hala doğrularını yitirmemiş, gerçek değerlerinin daima farkında olan ve bu farkındalıklarıyla çevresine ışık olan insanlarımızın artacağına,
azalmasından korkuyorum.
Zamanın yabancılaştırdığı duygularından doğru olan bir şeyleri bulup çıkarma çabasındaki insanların, anlaşılamadığı için bundan vazgeçmelerinden korkuyorum.
Eğitimsizliğin, bilinçsizliğin, çıkarcılığın ve bencilliğin yaygınlaşarak hepimizi mağdur etmesinden korkuyorum.
En önemlisi “Mucize, enerjinizi korkularınıza değil rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.” diyen düşünüre inat, korkularımıza saplanıp kalarak rüyalarımızdan vazgeçersek diye korkuyorum.
Son cümle şudur ki; korkuyoruz, korkutuluyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahsen Yıldız
KORKUYORUZ
KORKUYORUZ
Hepimizin içinde sessiz, görünmez, ama derinlerde yankılanan korkularımız var. Hepimiz paranoyak mıyız? Elbette hayır. Sadece insanız. Kırılgan, şaşkın, ama bir o kadar da umut doluyuz ve insanız.
Bitmemiş heyecanlarımız, yarım kalmış işlerimiz,zamanın etkilerini taşıyan yanlışlarımız var.
Ve bütün bunların ortasında, içimize sinmeyen bir şey…Korkuyoruz.
Pırlanta menekşenin önüne geçiverdi dostlar ; doğruların yerini yanlışlar aldı, biz fark edinceye kadar da hızla yerleşiverdi hayatımıza. İçimizde, içimize sinmeyen bir şeyler var. Korkuyoruz.
Yolda yürürken tedirginiz; çünkü arkamızdan gelen ayak seslerinden korkuyoruz. Otobüse biniyoruz, yanımıza biri oturduğunda çantamızı diğer tarafa alıyoruz, gözümüzün ucuyla onu izliyoruz; çünkü bir şeylerimizi alacak diye ondan korkuyoruz. Kapımız çalıyor, gelen tanıdık değilse onunla konuşmaya korkuyoruz. Telefondaki ses aşina değilse, bize yanlış ve terbiyesizce sözler söyler diye onunla konuşmaya korkuyoruz.
Adaletin terazisinin dengesini yitirmesinden, adil olamamaktan, adil olunamamasından; endişe etsek de bunu dile getirmekten korkuyoruz.
Arkadaşımızla konuşurken, alınganlığı üstündeyse bize kırılır diye korkuyoruz. Bir sürü para verip aldığımız domatesi, salatayı, elmayı yerken; hormonluysa bize zarar verir diye yemekten korkuyoruz. Uyurken, acaba hava almak için açık bıraktığımız camdan içeri biri girer mi diye korkuyoruz. Kafamızı hiç kaldırmadan yürüyoruz çünkü yolda açılan bir çukuru fark etmezsek düşeriz diye korkuyoruz. Çoğumuz kilo alırım diye , kimilerimiz kilo veririm diye korkuyoruz. Kısacası korkuyoruz, korkuyoruz, korkuyoruz.
Ben de korkuyorum dostlar!
İçimizde hala doğrularını yitirmemiş, gerçek değerlerinin daima farkında olan ve bu farkındalıklarıyla çevresine ışık olan insanlarımızın artacağına,
azalmasından korkuyorum.
Zamanın yabancılaştırdığı duygularından doğru olan bir şeyleri bulup çıkarma çabasındaki insanların, anlaşılamadığı için bundan vazgeçmelerinden korkuyorum.
Eğitimsizliğin, bilinçsizliğin, çıkarcılığın ve bencilliğin yaygınlaşarak hepimizi mağdur etmesinden korkuyorum.
En önemlisi “Mucize, enerjinizi korkularınıza değil rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.” diyen düşünüre inat, korkularımıza saplanıp kalarak rüyalarımızdan vazgeçersek diye korkuyorum.
Son cümle şudur ki; korkuyoruz, korkutuluyoruz.