TUI’nin 2026 yılı için açıkladığı altı büyük seyahat trendi, aslında dünyanın hangi yöne gittiğini açıkça gösteriyor: İnsan artık doğaya dönmek istiyor. Şehirlerin gürültüsünden, yapay ışıklardan, hızdan ve kalabalıktan kaçıyor. Ormanın içinde bir kulübe, göl kenarında sessiz bir sabah, dağ havasında derin bir nefes arıyor.
TUI’nin araştırmalarına göre tatil tercihinde doğa ve manzara artık en önemli kriterlerden biri. Tatilde çekilen fotoğraflarda bile doğa teması öne çıkıyor. İnsanlar yeniden toprağın kokusunu, dalganın sesini, rüzgârın dokunuşunu hatırlamak istiyor. Almanya’dan Japonya’ya kadar her yerde turizm “yavaşlamak” ve “yenilenmek” kavramları üzerine kuruluyor.
Ama bizde tablo hâlâ tersine.
Deniz kenarlarına hâlâ AVM mantığıyla inşa edilmiş dev oteller dikiliyor. Dağlar taş ocaklarıyla oyuluyor, ormanlar yanıyor, kıyılar betonla kaplanıyor. Her yeni proje, “bölge turizmine katkı sağlayacak” denilerek duyuruluyor; ama gerçekte katkı sağlanan tek şey, beton ekonomisi oluyor.
Dünyanın doğaya döndüğü çağda biz hâlâ doğayı tüketiyoruz.
Küresel eğilim sürdürülebilirlik, farkındalık ve kişisel özgürlük yönünde ilerlerken biz, hâlâ “ultra her şey dahil” anlayışını bir başarı ölçüsü sanıyoruz. Oysa turist artık kalabalık büfeler değil, yerel mutfaklar, sessiz köyler, doğayla iç içe konaklamalar arıyor.
Turizmin geleceği, gökdelen otellerde değil;
taş evlerde, bağ evlerinde, butik işletmelerde, yerelin hikâyesini anlatan insanlarda.
Gerçek kazanç; doğayı koruyarak, kültürü yaşatarak, yerel halkı dâhil ederek sağlanır.
TUI’nin trend raporu, aslında bize bir ayna tutuyor.
Dünya “doğaya dön” diyor, biz hâlâ “bir kat daha çıkalım” diyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Nail KILIÇ
Herkes Doğaya Dönüyor, biz Hâlâ Beton Döküyoruz
Herkes Doğaya Dönüyor, biz Hâlâ Beton Döküyoruz
TUI’nin 2026 yılı için açıkladığı altı büyük seyahat trendi, aslında dünyanın hangi yöne gittiğini açıkça gösteriyor: İnsan artık doğaya dönmek istiyor. Şehirlerin gürültüsünden, yapay ışıklardan, hızdan ve kalabalıktan kaçıyor. Ormanın içinde bir kulübe, göl kenarında sessiz bir sabah, dağ havasında derin bir nefes arıyor.
TUI’nin araştırmalarına göre tatil tercihinde doğa ve manzara artık en önemli kriterlerden biri. Tatilde çekilen fotoğraflarda bile doğa teması öne çıkıyor. İnsanlar yeniden toprağın kokusunu, dalganın sesini, rüzgârın dokunuşunu hatırlamak istiyor. Almanya’dan Japonya’ya kadar her yerde turizm “yavaşlamak” ve “yenilenmek” kavramları üzerine kuruluyor.
Ama bizde tablo hâlâ tersine.
Deniz kenarlarına hâlâ AVM mantığıyla inşa edilmiş dev oteller dikiliyor. Dağlar taş ocaklarıyla oyuluyor, ormanlar yanıyor, kıyılar betonla kaplanıyor. Her yeni proje, “bölge turizmine katkı sağlayacak” denilerek duyuruluyor; ama gerçekte katkı sağlanan tek şey, beton ekonomisi oluyor.
Dünyanın doğaya döndüğü çağda biz hâlâ doğayı tüketiyoruz.
Küresel eğilim sürdürülebilirlik, farkındalık ve kişisel özgürlük yönünde ilerlerken biz, hâlâ “ultra her şey dahil” anlayışını bir başarı ölçüsü sanıyoruz. Oysa turist artık kalabalık büfeler değil, yerel mutfaklar, sessiz köyler, doğayla iç içe konaklamalar arıyor.
Turizmin geleceği, gökdelen otellerde değil;
taş evlerde, bağ evlerinde, butik işletmelerde, yerelin hikâyesini anlatan insanlarda.
Gerçek kazanç; doğayı koruyarak, kültürü yaşatarak, yerel halkı dâhil ederek sağlanır.
TUI’nin trend raporu, aslında bize bir ayna tutuyor.
Dünya “doğaya dön” diyor, biz hâlâ “bir kat daha çıkalım” diyoruz.