Kemer Açıklarında Portakalla Batırılan Gemi: Alexandra
Yazının Giriş Tarihi: 22.12.2025 19:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.12.2025 19:35
Kemer Açıklarında Portakalla Batırılan Gemi: Alexandra
“Portakalla gemi mi batırılır canım?”
Böyle dediğinizi duyar gibiyim…
Ama birazdan okuyacaklarınız, Kemer açıklarında yaşanmış ve savaş tarihine geçmiş gerçek bir olaydır.
I. Dünya Savaşı yılları…
Akdeniz’de, Fransız donanmasına ait Alexandra adlı savaş gemisi, Türk bataryalarını susturmak amacıyla bölgeyi abluka altına almıştır. Karşısında ise henüz 23 yaşında bir Türk subayı vardır: Mustafa Ertuğrul.
Mustafa Ertuğrul, daha önce Paris II adlı gemiyi batırmış; ancak bombardıman sırasında Alexandra’yı elinden kaçırmıştır. Bu kez top mermileriyle değil, akıl ve cesaretle sonuç alacaktır. Kurduğu plan, savaş tarihinin en dahiyane tuzaklarından biri olarak anılacaktır.
Bir yelkenlinin iç kaplama tahtaları sökülür.
Kaburgaların arasına mümkün olduğunca dinamit yerleştirilir.
Tam merkezine bir top fünyesi konur.
Fünye halkası, portakal sandıklarından birinin altına bağlanır. Ardından tahtalar yeniden çakılır.
Planın en kritik ayrıntısı şudur:
Sandıklar mutlaka vinçle kaldırılmalıdır.
Çünkü ancak o anda fünye çekilecek ve gemi kendi ölümünü hazırlayacaktır.
Portakal sandıklarıyla doldurulan yelkenli, adeta bir kamikaze botuna dönüştürülür. Kıyıdan açılan tekne, açıkta Alexandra ile karşılaşır. Önceden tembihlenen Türk askerleri, Fransızlar görünür görünmez denize atlayarak kıyıya doğru yüzerler.
Fransızlar için bu, büyük bir ganimettir:
Portakal dolu bir tekne ele geçirilmiştir.
Ama ya bu, o meşhur “Çılgın Türk”’ün yeni bir oyunuysa?
Önce bir Fransız bahriye eri sandala çıkar. Gözle kontrol yapılır. Tuzak yok gibidir.
Peki ya portakallar zehirliyse?
Bunun üzerine sandaldan alınan birkaç portakal, Alexandra’nın güvertesindeki gemi doktoruna götürülür. İnceleme yapılır. Portakallar zehirsizdir.
Derin bir “oh” çekilir…
Sandal, savaş gemisine yanaştırılır.
Birbirine bağlı portakal sandıklarını güverteye almak için vinç çalıştırılır.
Ve o an…
Buuumm!
Fünye tetiklenir, dinamitler patlar.
Alexandra’nın gövdesinde metrelerce genişliğinde bir yarık açılır.
Dev savaş gemisi, göz açıp kapayıncaya kadar Akdeniz’in karanlık sularına gömülür.
Bu olay, kimi kayıtlarda “Akdeniz’de Türklerle Müttefikler arasındaki deniz savaşları”
başlığı altında geçer.
Oysa gerçekte bu;
23 yaşındaki bir Türk subayının, sınırlı imkânlarla kazandığı olağanüstü bir zekâ ve cesaret zaferidir.
Kemer açıklarında,
bir avuç portakal sandığıyla,
bir savaş gemisi
ve bir imparatorluğun kibri,
aynı anda Akdeniz’in mavi sularına batırılmıştır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Nail KILIÇ
Kemer Açıklarında Portakalla Batırılan Gemi: Alexandra
Kemer Açıklarında Portakalla Batırılan Gemi: Alexandra
“Portakalla gemi mi batırılır canım?”
Böyle dediğinizi duyar gibiyim…
Ama birazdan okuyacaklarınız, Kemer açıklarında yaşanmış ve savaş tarihine geçmiş gerçek bir olaydır.
I. Dünya Savaşı yılları…
Akdeniz’de, Fransız donanmasına ait Alexandra adlı savaş gemisi, Türk bataryalarını susturmak amacıyla bölgeyi abluka altına almıştır. Karşısında ise henüz 23 yaşında bir Türk subayı vardır: Mustafa Ertuğrul.
Mustafa Ertuğrul, daha önce Paris II adlı gemiyi batırmış; ancak bombardıman sırasında Alexandra’yı elinden kaçırmıştır. Bu kez top mermileriyle değil, akıl ve cesaretle sonuç alacaktır. Kurduğu plan, savaş tarihinin en dahiyane tuzaklarından biri olarak anılacaktır.
Bir yelkenlinin iç kaplama tahtaları sökülür.
Kaburgaların arasına mümkün olduğunca dinamit yerleştirilir.
Tam merkezine bir top fünyesi konur.
Fünye halkası, portakal sandıklarından birinin altına bağlanır. Ardından tahtalar yeniden çakılır.
Planın en kritik ayrıntısı şudur:
Sandıklar mutlaka vinçle kaldırılmalıdır.
Çünkü ancak o anda fünye çekilecek ve gemi kendi ölümünü hazırlayacaktır.
Portakal sandıklarıyla doldurulan yelkenli, adeta bir kamikaze botuna dönüştürülür. Kıyıdan açılan tekne, açıkta Alexandra ile karşılaşır. Önceden tembihlenen Türk askerleri, Fransızlar görünür görünmez denize atlayarak kıyıya doğru yüzerler.
Fransızlar için bu, büyük bir ganimettir:
Portakal dolu bir tekne ele geçirilmiştir.
Ama ya bu, o meşhur “Çılgın Türk”’ün yeni bir oyunuysa?
Önce bir Fransız bahriye eri sandala çıkar. Gözle kontrol yapılır. Tuzak yok gibidir.
Peki ya portakallar zehirliyse?
Bunun üzerine sandaldan alınan birkaç portakal, Alexandra’nın güvertesindeki gemi doktoruna götürülür. İnceleme yapılır. Portakallar zehirsizdir.
Derin bir “oh” çekilir…
Sandal, savaş gemisine yanaştırılır.
Birbirine bağlı portakal sandıklarını güverteye almak için vinç çalıştırılır.
Ve o an…
Buuumm!
Fünye tetiklenir, dinamitler patlar.
Alexandra’nın gövdesinde metrelerce genişliğinde bir yarık açılır.
Dev savaş gemisi, göz açıp kapayıncaya kadar Akdeniz’in karanlık sularına gömülür.
Bu olay, kimi kayıtlarda
“Akdeniz’de Türklerle Müttefikler arasındaki deniz savaşları”
başlığı altında geçer.
Oysa gerçekte bu;
23 yaşındaki bir Türk subayının, sınırlı imkânlarla kazandığı olağanüstü bir zekâ ve cesaret zaferidir.
Kemer açıklarında,
bir avuç portakal sandığıyla,
bir savaş gemisi
ve bir imparatorluğun kibri,
aynı anda Akdeniz’in mavi sularına batırılmıştır.