TURİZMDE ENGELLİLER İÇİN DAHA FAZLA FARKINDALIK ORTAYA KOYMALIYIZ
Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2025 12:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2025 12:20
TURİZMDE ENGELLİLER İÇİN DAHA FAZLA FARKINDALIK ORTAYA KOYMALIYIZ
“Turizm sektörünün büyük bir kesimi hâlâ engellilere uygun erişim standartlarını sağlayamıyor. Oysa engelsiz bir turizm, insana yapılan en büyük hizmettir.”
Ülkemizde yaklaşık 9 milyon engelli vatandaş ve onların aileleriyle birlikte toplamda 35-40 milyon insan, doğrudan bu konunun içinde. Böylesine geniş bir kitleyi ilgilendiren bir meselede, turizm sektörünün hâlâ yeterince farkındalık geliştirememiş olması ciddi bir eksikliktir.
Ne yazık ki, engelli bireylerimize yönelik turizm olanakları hâlâ oldukça sınırlı. Türkiye turizminin kalbi olan Antalya’da — yılda 17 milyon turistin geldiği bir bölgede — çok az sayıda özel donanımlı araç bulunuyor ve onlarda yılların yorgunluğunu taşıyor.
Otellerimizde, tatil köylerimizde belli düzenlemeler yapılmış olsa da, tam erişilebilirlik sağlayan tesis sayısı parmakla sayılacak kadar az.
Marinalarımızda, kaldırımlarımızda, gezi otobüslerinde, taksilerde, kent içi ulaşımda ya da sahil yürüyüş yollarında engellilerimizin hayatını kolaylaştıracak sistemlerin eksikliği açıkça hissediliyor. Oysa bu düzenlemeler “lütuf” değil, haktır.
Her yıl 250–300 bin kişi, çeşitli nedenlerle yaşamına fiziksel engelli olarak devam etmeye başlıyor. Yani aslında bu mesele sadece bir kesimin değil, hepimizin potansiyel hikâyesidir. Bir gün biz de o rampaya, o asansöre, o geniş kapıya ihtiyaç duyabiliriz.
Ayrıca, 65–70 yaşını geçen bireylerin de yaşla birlikte hareket kabiliyeti azaldığından, pratikte engelli birey sayılması gerektiğini unutmamalıyız. Turizm altyapısı sadece doğuştan ya da sonradan engelli olanlar için değil, yaşlılarımız için de erişilebilir olmalıdır. Çünkü engelsiz bir turizm, aynı zamanda yaş dostu bir turizm anlayışını da içerir.
Dünyada bu konuda örnek alınacak pek çok ülke var. Amerika, Almanya, İsviçre gibi ülkeler, engellilerin toplumsal yaşamını kolaylaştırmak için yıllardır kapsamlı yasal düzenlemeler uyguluyor. Özellikle ABD, Vietnam Savaşı sonrası dönemde engelli bireylerin sosyal yaşama katılımını güçlendiren adımlarla hem insan hakları hem de turizm açısından örnek bir model oluşturdu.
Bugün birçok engelli turist, tatil planı yaparken gideceği ülkenin erişilebilirlik koşullarını araştırıyor. Bu nedenle Türkiye, gerekli düzenlemeleri hayata geçirebilirse, sadece sosyal bir görevini yerine getirmekle kalmayacak, aynı zamanda “Engelsiz Turizm” alanında güçlü bir destinasyon haline gelecektir.
Engelsiz bir turizm; sadece tekerlekli sandalye kullanan bireyler için değil, yaşlılar, çocuklu aileler ve geçici hareket kısıtlılığı yaşayan herkes için daha kapsayıcı bir dünyaya açılan kapıdır.
Turizmde “erişilebilirlik” bir seçenek değil, zorunluluk olmalıdır.
Engelsiz bir turizm için, engelli dostlarımıza sahip çıkalım.
Çünkü bu yol, sadece onların değil, hepimizin ortak yolculuğudur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Nail KILIÇ
TURİZMDE ENGELLİLER İÇİN DAHA FAZLA FARKINDALIK ORTAYA KOYMALIYIZ
TURİZMDE ENGELLİLER İÇİN DAHA FAZLA FARKINDALIK ORTAYA KOYMALIYIZ
“Turizm sektörünün büyük bir kesimi hâlâ engellilere uygun erişim standartlarını sağlayamıyor. Oysa engelsiz bir turizm, insana yapılan en büyük hizmettir.”
Ülkemizde yaklaşık 9 milyon engelli vatandaş ve onların aileleriyle birlikte toplamda 35-40 milyon insan, doğrudan bu konunun içinde. Böylesine geniş bir kitleyi ilgilendiren bir meselede, turizm sektörünün hâlâ yeterince farkındalık geliştirememiş olması ciddi bir eksikliktir.
Ne yazık ki, engelli bireylerimize yönelik turizm olanakları hâlâ oldukça sınırlı. Türkiye turizminin kalbi olan Antalya’da — yılda 17 milyon turistin geldiği bir bölgede — çok az sayıda özel donanımlı araç bulunuyor ve onlarda yılların yorgunluğunu taşıyor.
Otellerimizde, tatil köylerimizde belli düzenlemeler yapılmış olsa da, tam erişilebilirlik sağlayan tesis sayısı parmakla sayılacak kadar az.
Marinalarımızda, kaldırımlarımızda, gezi otobüslerinde, taksilerde, kent içi ulaşımda ya da sahil yürüyüş yollarında engellilerimizin hayatını kolaylaştıracak sistemlerin eksikliği açıkça hissediliyor. Oysa bu düzenlemeler “lütuf” değil, haktır.
Her yıl 250–300 bin kişi, çeşitli nedenlerle yaşamına fiziksel engelli olarak devam etmeye başlıyor. Yani aslında bu mesele sadece bir kesimin değil, hepimizin potansiyel hikâyesidir. Bir gün biz de o rampaya, o asansöre, o geniş kapıya ihtiyaç duyabiliriz.
Ayrıca, 65–70 yaşını geçen bireylerin de yaşla birlikte hareket kabiliyeti azaldığından, pratikte engelli birey sayılması gerektiğini unutmamalıyız. Turizm altyapısı sadece doğuştan ya da sonradan engelli olanlar için değil, yaşlılarımız için de erişilebilir olmalıdır. Çünkü engelsiz bir turizm, aynı zamanda yaş dostu bir turizm anlayışını da içerir.
Dünyada bu konuda örnek alınacak pek çok ülke var. Amerika, Almanya, İsviçre gibi ülkeler, engellilerin toplumsal yaşamını kolaylaştırmak için yıllardır kapsamlı yasal düzenlemeler uyguluyor. Özellikle ABD, Vietnam Savaşı sonrası dönemde engelli bireylerin sosyal yaşama katılımını güçlendiren adımlarla hem insan hakları hem de turizm açısından örnek bir model oluşturdu.
Bugün birçok engelli turist, tatil planı yaparken gideceği ülkenin erişilebilirlik koşullarını araştırıyor. Bu nedenle Türkiye, gerekli düzenlemeleri hayata geçirebilirse, sadece sosyal bir görevini yerine getirmekle kalmayacak, aynı zamanda “Engelsiz Turizm” alanında güçlü bir destinasyon haline gelecektir.
Engelsiz bir turizm; sadece tekerlekli sandalye kullanan bireyler için değil, yaşlılar, çocuklu aileler ve geçici hareket kısıtlılığı yaşayan herkes için daha kapsayıcı bir dünyaya açılan kapıdır.
Turizmde “erişilebilirlik” bir seçenek değil, zorunluluk olmalıdır.
Engelsiz bir turizm için, engelli dostlarımıza sahip çıkalım.
Çünkü bu yol, sadece onların değil, hepimizin ortak yolculuğudur.