Dünya turizminin en önemli destinasyonlarından biri, milyonlarca yerli ve yabancı turistin cazibe merkezi. Adı Antalya. Fakat bu şehrin denizle olan ilişkisi, ne yazık ki sadece plajlarla ve otel iskeleleriyle sınırlı. Bir körfez şehrinde deniz ulaşımının olmaması, artık ne turizm açısından ne de Antalya’da yaşayanlar açısından izah edilebilir bir durum değildir.
1990’lı yılların 300 bin nüfuslu Antalya’sı, bugün 3 milyona dayanmış bir metropol. Ama sorun şu ki, ulaşıma bakış hâlâ 1990’larda kalmış. Battı-çıktılarla, birkaç kavşak düzenlemesiyle günü kurtaran bir anlayış hâkim. Oysa bu “pansuman çözümler”in yaraya derman olmadığı çoktan görülmüş durumda. Sabah ve akşam trafiğinde adım adım ilerleyen binlerce araç, toplu taşıma seçeneklerinin sınırlılığı, raylı sistemin eksiklikleri… Antalya nefes alamıyor.
Ve en önemlisi: Denize sırtını dönmüş bir şehirde yaşıyoruz. Körfez boyunca Konyaaltı’ndan Lara’ya , Antalya’dan Kemer’e uzanan hatlar, çağdaş bir deniz ulaşımıyla desteklenseydi bugün bambaşka bir Antalya konuşuyor olurduk. Hem kent içi ulaşım rahatlar, hem turizme farklı bir soluk gelirdi. Bir turist düşünün; sabah Kaleiçi’nden binecek, akşam Konyaaltı’nda gün batımını izleyecek. Bir Antalyalı hayal edin; işine, okuluna denizden gidecek. Bu tablo, dünyadaki birçok sahil kentinde sıradan bir gerçeklik iken, bizde hâlâ bir hayal.
Dahası, kruvaziyer turizminin Antalya’da yok denecek kadar az oluşu, başlı başına bir kayıp. Bu şehir Akdeniz’in incisi diye anılıyor ama Akdeniz kruvaziyer haritalarında adı neredeyse yok. Oysa Antalya, sadece deniz-güneş-kum üçgeninde değil, tarih, doğa ve kültür turizmiyle de devasa bir cazibe merkezi olabilecek potansiyele sahip.
Artık Antalya’nın “geç kalmış projeler şehri” olmaktan kurtulması gerekiyor. Deniz ulaşımı sadece bir ulaşım meselesi değil; turizmin geleceği, şehrin kimliği, yaşayanların yaşam kalitesi meselesidir. Kentin planlamacıları ve yöneticileri, günübirlik çözümleri bırakıp Antalya’nın ufkuna yakışan vizyoner adımlar atmak zorundadır.
Çünkü Antalya’nın denize sırtını dönmeye değil, denizle barışmaya ihtiyacı var.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Nail KILIÇ
ULAŞIMDA DENİZİ UNUTAN BİR KÖRFEZ ŞEHRİ : ANTALYA
ULAŞIMDA DENİZİ UNUTAN BİR KÖRFEZ ŞEHRİ : ANTALYA
Bir körfez şehri düşünün…
Dünya turizminin en önemli destinasyonlarından biri, milyonlarca yerli ve yabancı turistin cazibe merkezi. Adı Antalya. Fakat bu şehrin denizle olan ilişkisi, ne yazık ki sadece plajlarla ve otel iskeleleriyle sınırlı. Bir körfez şehrinde deniz ulaşımının olmaması, artık ne turizm açısından ne de Antalya’da yaşayanlar açısından izah edilebilir bir durum değildir.
1990’lı yılların 300 bin nüfuslu Antalya’sı, bugün 3 milyona dayanmış bir metropol. Ama sorun şu ki, ulaşıma bakış hâlâ 1990’larda kalmış. Battı-çıktılarla, birkaç kavşak düzenlemesiyle günü kurtaran bir anlayış hâkim. Oysa bu “pansuman çözümler”in yaraya derman olmadığı çoktan görülmüş durumda. Sabah ve akşam trafiğinde adım adım ilerleyen binlerce araç, toplu taşıma seçeneklerinin sınırlılığı, raylı sistemin eksiklikleri… Antalya nefes alamıyor.
Ve en önemlisi: Denize sırtını dönmüş bir şehirde yaşıyoruz. Körfez boyunca Konyaaltı’ndan Lara’ya , Antalya’dan Kemer’e uzanan hatlar, çağdaş bir deniz ulaşımıyla desteklenseydi bugün bambaşka bir Antalya konuşuyor olurduk. Hem kent içi ulaşım rahatlar, hem turizme farklı bir soluk gelirdi. Bir turist düşünün; sabah Kaleiçi’nden binecek, akşam Konyaaltı’nda gün batımını izleyecek. Bir Antalyalı hayal edin; işine, okuluna denizden gidecek. Bu tablo, dünyadaki birçok sahil kentinde sıradan bir gerçeklik iken, bizde hâlâ bir hayal.
Dahası, kruvaziyer turizminin Antalya’da yok denecek kadar az oluşu, başlı başına bir kayıp. Bu şehir Akdeniz’in incisi diye anılıyor ama Akdeniz kruvaziyer haritalarında adı neredeyse yok. Oysa Antalya, sadece deniz-güneş-kum üçgeninde değil, tarih, doğa ve kültür turizmiyle de devasa bir cazibe merkezi olabilecek potansiyele sahip.
Artık Antalya’nın “geç kalmış projeler şehri” olmaktan kurtulması gerekiyor. Deniz ulaşımı sadece bir ulaşım meselesi değil; turizmin geleceği, şehrin kimliği, yaşayanların yaşam kalitesi meselesidir. Kentin planlamacıları ve yöneticileri, günübirlik çözümleri bırakıp Antalya’nın ufkuna yakışan vizyoner adımlar atmak zorundadır.
Çünkü Antalya’nın denize sırtını dönmeye değil, denizle barışmaya ihtiyacı var.