Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

LAİKLİK VE HİLAFET

Yazının Giriş Tarihi: 08.02.2024 13:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.02.2024 13:51

Laiklik ve hilafet üzerine..


5 şubat,Atatürkümüzün deha ve girişimi ile bizi onurlandırdığı
Laik anlayışın ,Cumhuriyet yönetimine anayasal bir değer
olarak yerleştirilmesinin 87.yılıdır.

Laiklik,erdem özlü bir yönetim olan Cumhuriyetin varlığındaki
değerleri koruyup,insan olmanın temel öğelerinin
çizgilerini,farklılıklara saygıyı anlatan ,insanlık tarihinin
varabildiği son erdem düzeydir.

Laiklik,farklı düşünce ve davranışlarımız olsa da birlikte
yaşarken saygıyı koruyabilmenin yöntem ve ortamını belirler.
İnsanlık bilinen yazılı tarihi sürecinde dinsel,mitolojik,felsefi
ve ideolojik yapılanmalarla bir bahçe gibi
tohumlandı,yeşertildi,harmanlandı.Bu Süreçte çok acı sonuçlara
karşın, kendi içinde iyi/kötü diyalektiği gibi daha insansal olanı
arama umudunu yitirmeden mücadele ederek ilerledi..
Bütün mitlerin,dinsel ritüellerin,felsefi önerilerin ve de ideolojik
yapılanmaların ortak bir başlangıç yöntemi vardır.
İlk olarak,insan evrensel bir süreç olarak, bilgi eksikliğinden
kaynaklanan korkuları yenebilmek ,yaşamı sürdürebilmek için
Güç olarak kabul ettiği ile Uyum sağlamak amacı ile itaat
ettiğine, görünmez ve çözümsüz kabul ettiğini
adlandırmış(Enlil,Ra,Brahma,Zeus,Marduk gibi),onları giderek
somut ,görünen ve her an ulaşabileceği yontular,figürler
durumuna sokmuş,onları kah yalvaran kah öven kah onlardan
talep eden “DUA,YAKARIŞ”ritüelleri ile bezemiştir.
Freud’ün koruyucu baba tanımında olduğu gibi,toplumsal bir
varlık olan insan, bazı kişilere ama korku sonucu ama gönüllü
olarak yönetme erkini bırakmıştır.Bu erk devri insanlığın hem
olmazsa olmazı, hem de acı tatlı yaşam seyrinin “iktidar”
motifinin olgusuna yol açmıştır.


Sevgi,saygı,korunma,barınma,üretebilme,nesil oluşturma,güven
duyabilme çareleri arayan insanlar,kurdukları düzenlerde
kendisine güven duyduğu,toplumun babası saydığı hatta
makam isimleri ile donattığı ve giderek en iç titretici olarak
Tanrısallık niteliği verdiği kişilerce yönetilmeye başlamışlardır.
Bu kişilerde oluşan“Güç bozumu”yönettikleri toplumlar için
tanımı sınırsız ıstırap kaynağı ve de insanlık için hafızalardan
çıkmayacak örneklere neden olmuştur.(Asur,Moğol,Hitler vs)
Ama insan çok güçlü bir gen taşır,umud geni,çaresizlikte
çıkış yolu bulur.Bu erki elde ederek,İnsanın yaşamını tahrip
eden, Ziggurat,Piramit,Stupa,Sinagog,Kilise,Cami ehli veya
İdeolojilerin partizanları olsun, sonuçta hep yeni bir yolun
taşlarını oluşturdular, çaresizliğe baş kaldırma yöntemi
felsefe ve bilimsel akıl ve yaşam gurusu sanatla çözüm yarattı..
Bizim içinde yaşadığımız Türk ve İslam dünyası da benzer
süreçlerden geçti.Biz Türkler İslama geçmeden önce aramızdan
ATA tanım eksenli ve Han,kağan dediğimiz kişilerce
yönetildik.Eğer yönetim erkini kullanan adil,paylaşımcı ve güven
verici ise beraberlik sürdürüldü,yoksa yeni arayışlar başladı.( 2
bin yılda 17 farklı devlet kurmak düşündürücüdür,
İngiliz,Fransız devletleri 1500 yıllıktır)
İslamiyet ,Musevi,Hristiyan oluşumunun devamıdır ve ortak
noktası “tek güç bileşkesi olan Tanrıdır”.
Bu Tanrı erkinin çalışma düzeni, kah vahy edildiği kitap veya
başta Arap örfü devamında İran ve Türk örfü ile tarihte yer
aldı.İslamın kitabı Kuranda insan Tanrı’nın halifesi olarak
belirtilir ve dünya ona emanet edilir.Her insan bu
sorumlulukla yaşar ve toplumsal yaşamı sürdürebilmek için
aralarında istişare,seçim yolu ile ve de murakabe ve denetime
açık,vasıfları bilinen bir yönetici ,Emir,başkan,seçilir.


İslam hukukunda halifelik Hz Muhammedi temsil etme
yetkisidir.(enam 165,yunus 14)Yönetici ,Mutlaka seçilerek
gelmeli,yönettiği sürede biat edilmeli (bugün,buna demokraside
seçmenin tercihine saygı diyoruz) kamunun yetki verdiği Akil
kişilerce denetime açık ve azledilebilir olmalıdır.(günümüzde
demokrasi kaba hatları ile budur)
Ama gayretkeş ve hırslı insan aynen diğer din veya ideolojik
ortamlarda olduğu gibi ben Tanrının halifesiyim,gölgesiyim
diyerek aşkın ve baskın iktidarlar oluşturmuşlardır.
Augustus,Nero,Jüstiyen,Papalar,Sultanlar,Krallar,Ayetullahlar,
tanrısallık vasfına bürünürler.Sonuç yılların ıstırabıdır.
İşte yazımda sözünü ettiğim direnen Akıl bir yol bulur ve
yüzyıllar sonra Laiklik ilkesinin gücü ile özgürlük bileşkesi,
dinsel veya ideolojik kökenleri ile Travma yaratan
baskı,tiranlık,diktatörlüklere son verdiler ve verirler.
Bazı kesimlerce özlemle söz edilen,yukarda da değindiğim gibi,
Halifelik, çarpıtılmış,amacı gizlenen ,baskı yönetimi olarak
tarihte yerini almıştır..Bugün yaşadığımız
demokrasi,farklılıklara ve özellikle kadın haklarına saygılı,
içeriği ilerlemiş,rekabet edebilir,eşitlikçi anlayışla
toplumların vaz geçilmez yönetim biçimidir

Yasama,yargı ve yönetme Erkleri,toplumu denge ve hakkaniyet
içinde yürütmekle görevli ve sorumludur.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının milli,ırksal,düşünsel ve
inanç farklılıklarının korunarak yaşaması , Laiklik ilkesinin
anayasa hukukunun vaz geçilmezi olmasındandır.

Türkiye Cumhuriyeti Atatürkün bir armağını ve gelişmekte olan
mazlumlara yol gösteren bir tarihsel atılımdır.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.